BAZILARI BANA KALPSİZ DİYORLAR HAKLILAR ÇÜNKÜ TAKİPÇİLERİM BENİM KALBİMİ ÇALDI
24 tane fanımız varmış iyiki varlarmış
Sizleri çooooooooooooooooook seviyorum prenseslerim ve prenslerim iyiki varsınız
Buraya kadar geldiysen kanalımıza abone olarak prenses ve prens aşiretine katıla bilirsin
WATTPAD KARAKTERLERİNE AŞIĞIM
selam öncelikle ben Ecrin admin
kanalda iki kişiyiz şuan
Fatma (Krc)
Ecrin (admin ben)
1 senedir Fatma'nın adminiyim
asıl adım Fatma Ecrin kurucunun ise Fatmanur
isim adaşlığı yaptığımız için ikinci ismimi kullanıyorum
13 yaşındayım fakat 6. sınıfım 1 sene geç başladım
fatmayı çok iyi tanırım
18 Aralık 2012 de doğdum
ve yay burcuyum
hoşçakalın kanalımıza aboneye olmayı unutmayın ~Ecrin
Prenses
Bugün çok değişik bir gün.
Mutluyum.
Kendimi güzel buluyorum.
Saçlarımı açtım (Saçları bağlı uyuyan bir insanım bidee).
1 hour ago | [YT] | 0
View 0 replies
Prenses
ChatGPT bile beni annemden daha iyi anlıyor...
4 hours ago | [YT] | 0
View 2 replies
Prenses
youtube.com/shorts/ixfcoW13CH... yine güzel bir video
1 day ago | [YT] | 0
View 1 reply
Prenses
1. BÖLÜM: SEVGİ
"Ben sana ne yaptım?" diye sordum göz yaşlarımın arasında.
O ise bana tuttuğu silahı indirmeyerek "Hiç bir şey. Sadece isteklerime ulaşmam için bir anahtardın."
"Ben sana aşıktım."
"En büyük aptallığını o yüzden yaptın."
"Beni birazcık bile mi sevmedin?" diye fısıldadım. Sesim o kadar titriyordu ki kendi sesimi bile tanıyamadım.
O başını yana eğdi, yüzünde alay ile boşluk arasında gidip gelen bir ifade vardı.
"Sevgi…" dedi soğuk bir tonda. "Benim dünyamda öyle bir şey yok."
"Yalan söylüyorsun." dedim. "Bir insan hiç mi sevmez? Hiç mi önemsemez?"
Gözleri bir anlığına karardı, elindeki silah hafifçe titrer gibi oldu.
"Önemseseydim, seni buraya kadar getirmezdim."
"Önemsediğin için mi bana böyle davranıyorsun?" dedim acıyla.
"Bu… bu nasıl bir mantık?"
Bir adım yaklaştı. Nefesi yüzüme vurdu ama bakışları hâlâ taş gibiydi.
"Benim için doğru olan bu. Sen… çok şey biliyorsun."
"Ben sana ihanet etmedim!" diye bağırdım. "Sadece sevdim. Bu mu suçum?"
Onun gözlerinde bir anlık bir kıvılcım belirdi. Tanıdık… neredeyse eski günlerden bir şeydi. Ama hemen söndü.
"Suçun," dedi, "beni değiştirebileceğini sanmaktı."
"Ben seni değiştirmek istemedim," dedim hıçkırarak. "Sadece yanında olmak istedim… hepsi bu."
Elindeki silahı bir anlığına indirdi. Yüzünde, sanki içinde savaşıyormuş gibi bir ifade belirdi.
"Bırak gitme," demek ister gibi baktı. Ama söylemedi.
Kısa bir sessizlik… ardından o sessizliği delen buz gibi bir cümle:
"Buradan sağ çıkacağını mı sandın?"
Kalbim yerinden fırlayacak gibi oldu.
"Ne demek istiyorsun?"
O dişlerini sıktı.
"Artık çok geç. Sen benim hikâyemde… kapanması gereken bir sayfasın."
"Hayır," dedim titreyerek. "Böyle olmak zorunda değil."
Bir adım geri çekildi. Silahı yeniden tam bana doğrulttu.
Ama bu kez… tetiğe dokunamıyordu.
Parmakları titriyordu.
"Yapamayacaksın," dedim sessizce. "Biliyorum."
Gözleri dolu dolu olmaya başlamıştı.
"Sus," dedi kısık bir sesle. "Sustukça daha kolay olacak."
"Sen beni hiç sevmedin diyorsun ama…"
Derin bir nefes aldım.
"Şu an yapamıyorsun. Çünkü bir yerin… hâlâ beni bırakmıyor."
O an…
Gözlerinden bir damla yaş süzüldü.
Ve o, titreyen sesiyle fısıldadı:
"Keşke seni hiç tanımasaydım…"
Silah hâlâ üzerime doğrultuluydu… ama o an, artık silahın değil, kelimelerin ağırlığı nefesimi kesiyordu.
"Keşke seni hiç tanımasaydım…" dediğinde, içimde bir şey koptu.
Ama aynı anda… onun da koptuğunu gördüm.
"Öyle olsun," dedim sessizce. "Hadi söyle… gerçekten bunu mu istiyorsun?"
Gözlerini kaçırdı. Parmakları hâlâ tetiğin üzerinde olsa da, silah artık tehdit gibi değil, bir yük gibi duruyordu elinde.
"Benim bir şansım yok," dedi kısık bir sesle. "Senin yüzünden değil… benim yüzümden. Ben neye dokunsam bozarım. Herkesi yaralarım."
"Ben yaralandığımı düşünmüyorum," dedim. "Kırıldım… evet. Acıdım… doğru. Ama beni senin kadar tanıyan biri olmadı."
Başını hızla kaldırdı, şaşkınlıkla.
"Saçmalama," dedi. "Ben sana zarar verdim."
"Hayır," dedim yavaşça. "Kendine zarar verdin. Ben sadece tanık oldum."
Bu söz onu yerinden bile oynattı.
Bir an nefesi kesildi. Sanki göğsüne görünmez bir darbe yemiş gibi geriye yaslandı.
"Yapma…" diye fısıldadı. "Beni böyle zayıf gösterme."
"Zayıf değilsin."
Dudaklarım titredi.
"Sadece… ilk kez insan gibisin."
Bu cümleyle gözleri kapandı. Sanki yıllardır duymadığı bir kelimeyle karşılaşmış gibiydi.
Sonra…
Silah yavaşça aşağı indi.
Tetiğe basan parmağı usulca gevşedi.
Ama tam bir şeyler değişiyormuş gibi olurken, o geri adım attı.
Bir duvar ördü kendine — yine.
"Buradan git," dedi sert bir tonda.
Bu kez emir gibi değil… yalvarış gibi.
"Git. Yoksa… burada kalırsan… ben gerçekten seni geri döndüremem."
"Ben gitmek istemiyorum," dedim.
"Ben istiyorum!" diye patladı.
Sesinin titremesi gerçek duygusunu ele verdi.
Bir an sustuk.
Sadece nefes seslerimiz…
Sonra o, gözlerini benden kaçırarak ekledi:
"Benimle kalırsan… sonunda kaybedersin. Ben herkes için bir sonum. Sen hariç."
"Benim için neden hariç?" diye sordum.
Bu soru onu durdurdu.
Dönüp bana baktığında… yüzünde yıllardır sakladığı bir sır vardı.
"Çünkü…" dedi ve yutkundu.
"Senden vazgeçemiyorum."
Bu cümleyle dünya bir anlığına durdu.
Fakat hemen ardından, bir ses duyuldu.
Uzakta — adımlar.
Onun yüzü sertleşti, gözlerindeki zayıflık saniyeler içinde yok oldu.
“Gidiyorlar,” dedi acı bir fısıltıyla. “Bizi bulmadan gitmelisin.”
“Ya sen?”
O, gözlerimi son kez uzun uzun süzdü.
“Ben… seni korumak için kalacağım.”
“Beni silahla tehdit eden sen değil miydin?” dedim.
Acıyla gülümsedi.
“Bazı şeyleri yapmak zorundaydım. Ama seni incitmek… benim yapabileceğim bir şey değilmiş.”
Yaklaşan adımlar daha da yaklaştı.
O hızlıca bana dönüp kolumdan tuttu.
“Koş,” dedi. “Lütfen.”
“Sen de gel.”
Bu kez bakışlarını kaçırmadı.
“Gelirsem… seni tehlikeye atarım.”
Bir adım geri çekildi.
Silahı tekrar kaldırdı — bu kez bana değil, kapının olduğu yöne.
“Son kez söylüyorum… git.”
Kalbim yerinden kopacak gibiydi.
Ona baktım.
O bana baktı.
Ve aramızdaki o görünmez ip… ikimizi de bırakmak istemiyordu.
“Geri döneceğim,” dedim.
Gözleri yandı.
Ama hiçbir şey söylemedi.
Sadece başını hafifçe eğip, neredeyse duyulmayacak bir sesle:
“Umarım…” dedi.
Kapının aralığından dışarı çıkarken, içimde bir his vardı:
Bu hikâye burada bitmeyecekti.
O, beni bırakmak için değil… korumak için göndermişti. Ama ben gidemezdim. Onu bırakamazdım.
Ani bir kararla içeriye geri döndüm.
İçeriye geri adım attığım anda, o tam kapıya yönelmişti.
Silahı kapıya çevirmiş, yaklaşan adımların yerini dinliyordu.
Benim döndüğümü duyduğunda, gözleri şokla açıldı.
“Ne yapıyorsun?” diye fısıldadı. “Sana git dedim!”
“Seni burada bırakamam,” dedim nefes nefese. “Böyle… yalnız.”
Çenesindeki kaslar gerildi.
Bir an sanki öfkelenecek sandım ama… öfke değildi o.
Korkuydu.
“Beni düşünme,” dedi. “Ben zaten… böyle şeylere alışkınım.”
“Seni düşünmeden nasıl gideyim?” dedim.
Sesimde titreyen bir kararlılık vardı.
Hem korkuyordum hem de kaldığım her saniye kalbim göğsümden dışarı çıkacak gibiydi.
O ise başını eğdi.
“Beni anlamıyorsun. Burada kalırsan ne olacağını bilmiyorsun.”
“Peki ya sen? Sen kalınca ne oluyor?”
Bir adım attım ona.
“Sen hep kendini feda ediyorsun. Hep.”
Bakışlarını kaçırdı.
“Benim hayatım böyle,” dedi. “Karmaşık. Tehlikeli. Kirli. Senin gibi biri… burada olmamalı.”
“Senden vazgeçemediğini söyleyen sen değil miydin?” dedim sessizce.
Gözleri hızla benimkine döndü.
Bir anlığına… nefesi kesildi.
Söylediği o cümleyi gerçekten söylediğine kendisi bile inanamıyormuş gibiydi.
Yaklaşan adımlar daha belirginleşti.
Bu kez sadece ayak sesleri değil… kapının diğer tarafında fısıldaşmalar vardı.
O derin bir nefes aldı.
“Zaman yok.”
Bileğimi tuttu.
Bu kez tehdit eder gibi değil… korur gibi.
“Sana zarar vermeyecekler,” dedi. “İzin vermem.”
“Peki ya sana?” diye sordum.
Cevap vermedi.
Bu sessizlik… her şeyden daha çok korkuttu beni.
“Benim de bir planım var,” dedim.
Kaşları çatıldı.
“Senin planın mı? Böyle bir durumda?”
“Evet. Beni dışarı gönderdin ama… dışarıda bir çıkış yolu buldum.”
Hızlı hızlı nefes aldım. “Arkaya açılan bir servis kapısı var. Kapının üst kilidi kırık. Oradan ikimiz de çıkabiliriz.”
Bir an düşündü.
Sanki planımın mantıklı olduğuna kendisi de inanmak üzereydi.
“Dinle,” dedim, onun gözlerinin derinliklerine bakarak.
“Sen beni buraya kadar getirdin. O zaman şimdi de benimle çıkacaksın.”
Zayıf bir gülümseme… çok hafif, çok kısacık.
“Sana böyle bir kaosun içinde güvenmemelisin,” dedi.
“Ben zaten herkesten çok sana güveniyorum.”
Bu cümle… onu tamamen durdurdu.
Birden kapının arkasında yankılanan bir ses:
“Oradalar! Kapıyı açın!”
O an her şey hızlandı.
O bana döndü, ben ona.
Hiç konuşmadan aynı şeyi düşündük.
“Koş,” dedi.
Ama bu kez yalnız değil.
Kolumdan tuttu, beni kendine çekti.
“Birlikte.”
O an… yıllardır sakladığı tüm duvarlar yıkılmış gibiydi.
Gözlerinde korku vardı ama ilk kez kendi için.
İlk kez beni kaybetmekten korkuyordu.
“Arka kapıya,” dedim.
Başını salladı.
Kapıya yönelirken adımlar hızlandı.
Sesler çoğaldı.
Kapı titremeye başladı.
Ben nefesimi tutarken o arkamda durdu, etrafı kontrol eder gibi.
“Hazır mısın?” diye fısıldadı.
“Sen yanımdayken evet.”
O derin bir nefes aldı.
Kelimeleri boğazında düğümlendi ama o an söylemese de, bakışları söyledi:
Ben seni bırakmam.
Biz tam servise açılan kapıya yönelirken kapı arkada şiddetle sarsıldı.
Zaman bitiyordu.
O elimi tuttu.
“Koş,” dedi yeniden — ama bu kez birlikte kaçmak için.
Ve ikimiz birden karanlık koridora doğru koştuk.
VEEEE BÖLÜMÜMÜZ BURADA BİTMİŞTİR. HAFTADA BİR YENİ BÖLÜM ATMAYI PLANLIYORUMMMM.
3 days ago | [YT] | 2
View 4 replies
Prenses
Bugünden itibaren "GÖLGELERDEN KAÇIŞ" kitabım hem Wattpad hemde 1000Kitap uygulamalarında yayınlanacaktır.
İlk bölümden minnacık bir sahne yazıyorum burayaaa
"Ben sana ne yaptım?" diye sordum göz yaşlarımın arasında.
O ise bana tuttuğu silahı indirmeyerek "Hiç bir şey. Sadece isteklerime ulaşmam için bir anahtardın."
"Ben sana aşıktım."
"En büyük aptallığını o yüzden yaptın."
"Beni birazcık bile mi sevmedin?" diye fısıldadım. Sesim o kadar titriyordu ki kendi sesimi bile tanıyamadım.
O başını yana eğdi, yüzünde alay ile boşluk arasında gidip gelen bir ifade vardı.
"Sevgi…" dedi soğuk bir tonda. "Benim dünyamda öyle bir şey yok."
"Yalan söylüyorsun." dedim. "Bir insan hiç mi sevmez? Hiç mi önemsemez?"
3 days ago (edited) | [YT] | 0
View 10 replies
Prenses
Aradığım erkekte olması gerekenler:
2 metre olsun
Kaslı olsun
Yakışıklı olsun
Çok kıskanç olmasın
Bana güzelim falan desin
Şaka şaka
Adam olsa yeter. Malum Türkiye'de yaşıyoruz doğru düzgün adam yok. Biri seri katil, biri t@cizci oluyor genellikle.
1 week ago | [YT] | 1
View 2 replies
Prenses
Teknoloji tasarım dersinden sonra ben
2 weeks ago | [YT] | 3
View 3 replies
Prenses
Teknoloji tasarım dersi yüzünden Çarşamba günlerinden nefret ediyorum çok saçma bir ders hayatıma hiç bir etkisi yok sadece zaman kaybı
2 weeks ago | [YT] | 0
View 4 replies
Prenses
Netflixte izleyeceğim Kore dizisi arıyorum ama bulamadım
2 weeks ago | [YT] | 0
View 2 replies
Prenses
Sizce ben ne olmak istiyorum
2 weeks ago | [YT] | 1
View 7 replies
Load more