mafya dünyasının en acımasız yüzlerinden biriydi. Şehirde onun adı geçtiğinde herkesin kanı çekilirdi, çünkü Damian sadece bir lider değil, aynı zamanda kendi imparatorluğunu kurmuş bir stratejistti. Onun için kurallar basitti: ihanet eden yaşatılmaz, sadık olan ödüllendirilir.
Çocukluğundan beri taş gibi büyütülmüştü. Ailesi, “duyguların seni zayıf kılar” diyerek ona şefkati yasaklamıştı. Ama ne kadar güçlü görünse de geceleri yalnız kaldığında zihninde hep aynı soru dönüyordu: “Gücün bedeli gerçekten yalnızlık mı olmalıydı?”
Bir gece lüks ama kasvetli bir kulüpte otururken gözüne kalabalık arasında bir siluet çarptı. Bu kişi Aria idi. Ama Aria diğer kadınlar gibi değildi; onun yürüyüşünde bir meydan okuma, bakışlarında bir sır gizliydi. Damian’ın dikkatini çeken şey, onun korkusuzluğu oldu. Mafya masalarında bile birçok kişi Damian’ın bakışına dayanamazken, Aria gözlerini hiç kaçırmıyordu.
Damian yanına eğilip buz gibi sesiyle konuştu: — “Bu masada oturan herkesin kanında ihanetin izi vardır. Sen neden buradasın?”
Aria dudaklarını hafifçe kıvırarak fısıldadı: — “Belki de senin gibi, kendime ait olmayan bir dünyada hayatta kalmaya çalışıyorum.”
O anda Damian’ın içinde kırılmaya yüz tutmuş bir parça harekete geçti. Çünkü Aria’da gördüğü şey, kendisinin yansımasıydı. İkisi de geçmişleriyle damgalanmış, kaderleri tarafından zincirlenmiş insanlardı.
Damian, Aria’ya karşı ilgisini saklamaya çalışsa da boşunaydı. Onun zekâsı, cesareti ve aynı zamanda taşıdığı gizem, Damian’ın tüm dikkatini üzerine çekmişti. Bu ilgiyi fark eden düşmanları, Aria’yı Damian’a karşı bir zayıflık olarak görmeye başladı.
Bir süre sonra Damian’ın en büyük düşmanlarından biri, Aria’yı tuzağa düşürdü. Damian o haberi aldığında ilk defa hayatında kontrolünü kaybetti. Masaya yumruğunu vurdu, dudaklarından tek bir cümle döküldü: — “Onu bana getirin. Şehir yanacaksa, onun için yanacak.”
O gece, Damian Kael Veythorne’nin karanlık imparatorluğu Aria’nın kaderiyle birleşti. Artık sadece bir mafya lideri değil, aynı zamanda uğruna her şeyi yakabileceği bir aşka sahipti. Ama bu aşk, aynı zamanda savaşların ve kanlı hesaplaşmaların başlangıcı olacaktı.
Aria Everlyn Rosevale, ilk bakışta sıradan bir genç kız gibi görünüyordu. Uzun kahverengi saçları siyah kurdelelerle süslüydü, kırmızı gözleri ise ona bakan herkese tedirginlik veriyordu. Çoğu kişi, bu bakışlarda soğukluk gördüğünü sanırdı; ama aslında gözlerinin ardında gizlenen şey derin bir acı ve saklı bir güçtü. Aria hiçbir zaman sıradan biri olmamıştı, bunu en çok da kendisi biliyordu.
Çocukluğunda yaşadığı trajedi, onun kaderini bambaşka bir yola sürüklemişti. Henüz küçük bir çocukken ailesini gizemli bir olayda kaybetmiş, o günden sonra yalnızlık onun en sadık yoldaşı olmuştu. Bir yetimhanede büyümüş, ama diğer çocuklardan hep uzak durmuştu. Çünkü onun gözleri, başkalarının göremediği şeyleri görüyordu. İnsanların içindeki saklı duyguları, kırık kalplerini, gizledikleri karanlık yönlerini… Aria’nın bakışları, onların en derin sırlarını açığa çıkarıyordu. Bu yüzden de kimse ona yaklaşmak istememişti.
Gözünün üstündeki siyah bant, sıradan bir aksesuar değildi. Çoğu kişi bunu bir süs ya da zayıflığını gizlemek için taktığını düşünse de gerçek çok daha karanlıktı. Çünkü bantı çıkardığında gözlerinde uyuyan güç uyanıyor, Aria’nın kontrol edemediği enerjiler ortaya çıkıyordu. O gücün kaynağını kendisi bile bilmiyordu; ama hissettiği şey, bunun hem büyük bir lütuf hem de korkunç bir lanet olduğuydu. Bu yüzden gözünü kapatmayı seçmişti. Kendini değil, çevresindekileri korumak için.
Aria’nın kişiliği de tıpkı görünüşü gibi çelişkilerle doluydu. Sessizdi, içine kapanıktı, insanlardan uzak durmayı tercih ediyordu. Ama bu uzaklık, kalbinin duvarlarını güçlendiren bir savunma mekanizmasından ibaretti. Çünkü derinlerde, herkes gibi sevilmek ve anlaşılmak istiyordu. Ona samimiyetle yaklaşacak birine sonsuz sadakat gösterecek kadar derin bir ruha sahipti. Yalnızlığı seviyormuş gibi görünse de, geceleri ay ışığının altında yürürken içinden gizlice “beni anlayan biri var mı?” diye soruyordu.
Onun en güçlü yanı, aynı zamanda en zayıf yanıydı: gözleri. Ay ışığında kırmızı bakışları daha da parlar, içindeki enerji büyürdü. O anlarda, eğer kontrolünü kaybederse çevresindekiler için tehlikeli olabilirdi. Ama o bu gücü lanet olarak görse de, kaderi onu bundan kaçamayacağı bir noktaya sürüklüyordu.
Aria, kendisini yalnızlığa mahkûm eden geçmişinden kaçmak yerine, bir gün o sırların peşine düşmeye karar verdi. Ailesinin ölümündeki gizemi çözmek, gözlerindeki gücün kaynağını öğrenmek ve en önemlisi, kendisini gerçekten kabul edecek insanları bulmak için kendi yolculuğuna çıkacaktı.
Onu tanımayanlar sadece soğuk bakışlar ve siyah giysiler görebilirdi. Ama gerçekte Aria, içine kapanık maskesinin ardında kırılgan, güçlü, aynı zamanda gizemli bir kalp taşıyordu. Sessizliği, içindeki fırtınaları susturamıyordu. Ve belki de kader, bir gün onu o fırtınaları paylaşacak insanlarla karşılaştıracaktı.
Eh. Açık konuşmak gerekirse.. bu aralar fazla rahatsız ve yorgun hissediyorum,Okula bile gitmek istemiyorum çok yoğun oluyorum bugün dişimi çektirdim. Onu yap bunu yap derken herşey üst üste iyi okuyacağım diye kendime zarar verdim amk. Ayrıca şu aralar birşey fark ettim,Fark ettiğim şu ki.. @Coffeehanim17 bu kanalın karakteri heryerde gözüme gözüküyor, Gerçekten inanamıyorum. Bir kanalın karakterin çalacak kadar mı düştünüz? Kız mecburen göz rengin değiştirmek zorunda kalmış. Kendisi muhtemelen böyle bir şikayette bulunmamış ancak ben bunun hakkında konuşmak istiyorum, Herkes bunun hakkında bir bir şikayetleniyor ancak siz hala devam ediyorsunuz,allahı aşkına kendi karakterinizi yapmak bu kadar mı zor geliyor? Sabır veriyoruz veriyoruz ama sabır etmeninde bir sınırı vardır. Hiçkimsenin haddine değil birisinin karakterin çalmak. Hey,bir düşünsenize? Kendi karakterinizi yapıyorsunuz ve çok emek veriyorsunuz ve birden karakterinizin çalındığını görüyorsunuz. Yani bir başkasının karakterin çalmak(kudurmak) çok seviyorsunuz tabi birisinin mükemmel karakteri olunca çalınıyor ama herkes şikayet ediyor,Emek hırsızı olan birisi olmak mı istersiniz yoksa kendi karakterini yapan birimi? Bırakın şu saçmalığı bu haraketler ne?Bir karakteri çalmak sadece çizgileri, renkleri veya bir avatari kopyalamak değildir; o, o karaktere harcanmış uykusuz gecelerin, defalarca yapılan denemelerin, yarım kalmış fikir sayfalarının, hataların, düzeltmelerin, kendini tekrar tekrar zorlamanın somutlaşmış halidir. Birinin göz rengini, saçını, kıyafetini alıp “benim” diye sunmak, aslında o kişinin emeğini, zamanını ve duygusunu yok saymaktır. Ve evet—bu hırsızlıktır. Küçücük bir “ben de benzettim” bahanesi arkasına sığınmak, vicdanın renklerini karartır. İnsanların empatisi sınırlıdır; bir noktaya kadar “tamam, herkes ilham alır” denir. Ama sınır aşıldığında, topyekûn rahatsızlık başlar. İnsanların sürekli şikayet etmesi boşuna değil; her şikayet biriken birikimlerin, kırgınlıkların dışa vurumu. Böyle bir ortamda ısrarla aynı hatayı tekrarlayan kişi ya bilerek yapıyordur ya da sorunu görmezden gelmeyi tercih ediyordur — ikisi de kabul edilemez. Ve evet, sabrın bir sınırı vardır; herkesin tahammül eşiği tükenir. Bu sadece kişisel bir durum değil, topluluk değerlerine ve emeğe saygının testi. “Kolay yol”u seçenler için şunu söyleyeyim: Başkasının işini çalmaktan alınan kısa vadeli kazanç, uzun vadede seni sadece itibarsızlaştırır. İnsanlar görür, konuşur, unutur gibi yapar ama hafıza uzun süreli olur. “Emek hırsızı” etiketi kolay silinmez. Kendi yolunu çizmeyen kişi bir süre sonra yaratıcı enerjisini de kaybeder; çünkü sürekli başkasının gölgesinde yaşamaya alışır. Oysa özgünlük başta zor gelir; hatalar, çirkin anlar, garip kararlar olur — ama hepsi senin. Hepsi gelişimin parçasıdır. Ve burada sadece eleştiri yok; çözüm de var. Bir kanal ya da içerik üreticisi olarak huzuru sağlamak istiyorsan: 1) Kendi karakterini geliştir; küçük de olsa farklı bir unsur ekle — hikaye, çizgi işareti, benzersiz bir aksesuar. 2) İlham aldıysan alıntı yap; “ilhamla yapıldı” demek bile bazı şeyleri hafifletir. 3) Eğer gerçekten benzetme değil hırsızlık varsa topluluk moderatörlerine veya platforma bildirim yap — hak savunması da yapılmalı. 4) Topluluk içinde şeffaf ol; emeğe saygı gösterenler her zaman daha güçlü bağ kurar. Bunu yazarken şunu da unutmayalım: öfke doğal, ama onu yapıcı kılmak daha güçlendirici. Sadece bağırmak yerine somut adımlar atmak, davranışı değiştirmek daha etkili. Mesela topluluk kuralları talep etmek, “referans gösterme” uygulaması istemek, ya da benzer durumları belgeleyip açıkça söylemek. Bu, yalnızca birinin karakterini savunmak değil; gelecekte aynı hatayı yapacak olana da ders vermektir.Bir karakterin çalınması, dışarıdan bakan için basit bir kopya gibi görünebilir. Ama işin özüne indiğinde, bunun çok daha derin bir anlamı vardır. Çünkü bir karakter, hayal gücünün, sabrın, yaratıcı enerjinin ve kişisel emeğin somutlaşmış hâlidir. Saatlerce oturup göz rengiyle uğraşmak, kıyafeti tekrar tekrar çizmek, defterlere onlarca taslak atmak, uykusuz kalıp ince detaylarla uğraşmak sadece “bir çizim” değildir. Bu, bir parçanı dışarıya sunmaktır. Senin ruhunun bir yansımasıdır. Ve bir başkasının çıkıp bu emeği sahiplenmesi, aslında seni görünmez kılmaya çalışmaktır. İşte bu yüzden, karakter çalmak sadece estetik bir hırsızlık değil, aynı zamanda saygısızlığın en çıplak hâlidir. İnsanlar çoğu zaman “ilham almak” ile “çalmak” arasındaki farkı görmezden gelir. İlham almak doğaldır, hatta güzeldir. Ama birebir kopyalamak, sonra da “benim” diye sunmak — bu bencilliktir. Küçücük bir “ben de benzettim” bahanesinin arkasına saklanmak, vicdanın en basit testini bile kaybetmektir. Çünkü herkes bilir ki, gerçek üretim risk almayı gerektirir; hatalı olur, bazen güzel çıkmaz ama en azından senindir. Çalıntı bir karakterin ardına sığınmak ise sadece korkaklıktır. Unutmayın, insanların sabrı sınırsız değildir. Bir noktaya kadar “tamam, herkes birbirinden esinlenir” denir, ama bu masumiyetin ötesine geçildiğinde toplu rahatsızlık başlar. İnsanların sürekli şikâyet etmesi, boşuna değildir. O şikâyetler; kırgınlıkların, hayal kırıklıklarının, adalet arayışının sesidir. Ve sen hâlâ aynı yanlışı yapmaya devam edersen, bu artık bir tesadüf değil, bilinçli bir tercih olur. Bilinçli yapılan bir saygısızlık ise hiçbir şekilde kabul edilemez. Kısa vadede belki fark edilmeyeceğini düşünürsün, belki “ne olacak canım” dersin. Ama uzun vadede her şey kayda geçer. İnsanlar konuşur, unutmuş gibi yapar ama hafızalarında yer edinir. Sana yapışacak “emek hırsızı” etiketi kolay kolay silinmez. Bu sadece senin değil, senin yaptıklarının gölgesinde duran herkesin itibarını zedeler. Bir kez o gölgeye girersen, kendi ışığını bulmakta zorlanırsın. Çünkü sürekli başkasının üzerine kurduğun bir varlık, eninde sonunda kendi ağırlığı altında çöker. Özgün olmak kolay değildir, bunu hepimiz biliyoruz. İlk çizgiler çarpık çıkar, ilk renkler oturmaz, bazen karakterin “basit” ya da “eksik” görünür. Ama işte o eksiklik, senin özgünlüğündür. O süreç, seni sen yapar. Her yanlış çizgi, her düzeltme, seni bir sonraki adımda daha iyi yapar. Ama çalıntı karakterle ilerlemek, seni hiçbir zaman geliştirmez; sadece başkalarının emeğini küçültür ve senin boşluğunu büyütür. Ve evet, burada sadece eleştiri yapmak için değil, çözüm için de konuşuyorum. Bu topluluğun düzeni için yapılabilecekler var, Kendi karakterini geliştir. Ufak da olsa bir farklılık kat, senin imzan olsun. İlham aldıysan belirt. “Şu kişiden esinlenildi” demek, hem emeğe saygıdır hem de seni daha dürüst gösterir. Hırsızlık fark edilirse bildir. Topluluk moderatörleri ve platform bunun için vardır. Sessiz kalmak, haksızlığa ortak olmaktır. Şeffaf ol. İnsanlara açıklama yapmak, hatanı kabul etmek, büyüklüktür. Unutma, öfke de bir enerjidir. Sadece bağırmakla kalırsak, bir yere varamayız. Ama öfkeyi yapıcı bir güce çevirirsek, topluluk kuralları oluşturabiliriz, referans gösterme zorunluluğu talep edebiliriz, çalıntı işleri belgelerle ortaya koyabiliriz. Bu sadece bir kişiyi uyarmak değil, gelecekte aynı hatayı yapacak olanlara da ders vermektir. Ve son söz, Emeğe saygı, insanın kendine saygısıyla başlar. Eğer kendi emeğini değerli görüyorsan, başkasının emeğine de değer verirsin. Ama sen, başkasının yaptığını çalıp kendi diye sunarsan, aslında kendi değerini sıfıra indiriyorsun. Hiçbir parlak görsel, hiçbir süslü cümle, bu gerçeği değiştiremez.
Gerçekten yeter artik cidden yeter bunaldim daraldim YETO Abi🙏 2024'un Agustosunun bilmem kacinda kanal actim. Ve o zamandan bu zamana kadar topluluklarima baktim, ve topluluklarimin yarisinin kavga oldugunu fark ettim. Sizin isiniz gucunuz kavga sanirim hm? Ben cidden utanıyorum. Sizin yerinize utaniyorum biliyor musunuz? En buyuk hayalim,Normal bir gacha kanali olmakti. Ama basaramadik/basaramiyoruz,Pes etmedim devam ettim ama sinirin kirmizi cizgisini gecmis durumda. Benim tek istegim,Sadece kavgasiz kanal olmak istedim ama siz bunu bana yapmaya muhtac ettiniz bikmadiniz hala devam ediyorsunuz. Keske hic bu kanali acmasaydim hic telefon diye bir sey ogrenmeseydim hic hayat görmeseydim diye kac defa dusundum. Ama benimle kavga edenlerin herkesin sadece kucuk bir bøk olduklarin hatirladim ve s@kime bile takmadim. Artik umrumda olmayacak gidin ne kadar sovuyorsaniz sovun umrumda degil ayrica bana ettiginiz hakaretlerin hepsinin bir bir size donecegini hatirlatayim. Yt kitlesi max 11 yas ve 11 yas ustu 11 yas alti olanların hepsi cocuk kucuk boklar hepsi simdi allah bilir 18 yaslarin izledigi seyleri izliyordur.(Konu ne ara bueaya geldi mk) Bildiğiniz gibi 11 yas alti çocukların YouTube'da büyüklerin izlediği şeyleri izliyor gercekten uzuluyorum..
Salam,Bu aralar girmeye insta grup axtariram. Belke men ozum qursam daha yaxsi olar dedim. Girmey isteyenler mene yazabiler en azi 28-30 kisi olabilerik. İnsta:yamuuurg
Selam,Bu aralar girmeye insta grupu ariyorum. Belki ben kendim kursam daha iyi olur dedim. Girmek isteyenler bana yazabilir en az 28-30 kisi olabiliriz. İnsta: yamuuurg
Selam gençlik, Su konuya bir aciklama getirmek istiyorum ilk degil ama bu defa son. Attigim bir tp'nin altina alakasiz seyler yazmaniz ne ise yariyor mesela?Mesela bundan önceki tp'de video atiyorum demistim vb. vb. Seyler gelmis biri bana "son vid begenir misin?" Ya bakin, defalarca söyledim gt son vid son tp vb. Seylere gelmiyorum ben soylemekten biktim siz bikmadiniz simdiden haberdar ediyorum sonra birşeyden haberim yok demeyin🙏Gt yapmiyorum son vid gel son tp gel falan demeyin hic birine gelmiyorum ayrica kanalimda bana kufur eden birisi olursa yorumu once bildirecegim sonra kaldiracagim attiginiz yorumlara dikkat edin birisinin attigi tp sizin ona hakaret etmeniz için atilmadi alakali seyler yazilmasi icin atildi halen yazmaya devam ederseniz sorumluluk bizde degildir yine soyluyorum soyeldiginiz kelimelere hakaretlere dikkat edin sonra size dava acilsa suç yine size kalir.
уагмцр🇷🇺
Damian Kael Veythorne,(Eymen isim soy isim)
mafya dünyasının en acımasız yüzlerinden biriydi. Şehirde onun adı geçtiğinde herkesin kanı çekilirdi, çünkü Damian sadece bir lider değil, aynı zamanda kendi imparatorluğunu kurmuş bir stratejistti. Onun için kurallar basitti: ihanet eden yaşatılmaz, sadık olan ödüllendirilir.
Çocukluğundan beri taş gibi büyütülmüştü. Ailesi, “duyguların seni zayıf kılar” diyerek ona şefkati yasaklamıştı. Ama ne kadar güçlü görünse de geceleri yalnız kaldığında zihninde hep aynı soru dönüyordu: “Gücün bedeli gerçekten yalnızlık mı olmalıydı?”
Bir gece lüks ama kasvetli bir kulüpte otururken gözüne kalabalık arasında bir siluet çarptı. Bu kişi Aria idi. Ama Aria diğer kadınlar gibi değildi; onun yürüyüşünde bir meydan okuma, bakışlarında bir sır gizliydi. Damian’ın dikkatini çeken şey, onun korkusuzluğu oldu. Mafya masalarında bile birçok kişi Damian’ın bakışına dayanamazken, Aria gözlerini hiç kaçırmıyordu.
Damian yanına eğilip buz gibi sesiyle konuştu:
— “Bu masada oturan herkesin kanında ihanetin izi vardır. Sen neden buradasın?”
Aria dudaklarını hafifçe kıvırarak fısıldadı:
— “Belki de senin gibi, kendime ait olmayan bir dünyada hayatta kalmaya çalışıyorum.”
O anda Damian’ın içinde kırılmaya yüz tutmuş bir parça harekete geçti. Çünkü Aria’da gördüğü şey, kendisinin yansımasıydı. İkisi de geçmişleriyle damgalanmış, kaderleri tarafından zincirlenmiş insanlardı.
Damian, Aria’ya karşı ilgisini saklamaya çalışsa da boşunaydı. Onun zekâsı, cesareti ve aynı zamanda taşıdığı gizem, Damian’ın tüm dikkatini üzerine çekmişti. Bu ilgiyi fark eden düşmanları, Aria’yı Damian’a karşı bir zayıflık olarak görmeye başladı.
Bir süre sonra Damian’ın en büyük düşmanlarından biri, Aria’yı tuzağa düşürdü. Damian o haberi aldığında ilk defa hayatında kontrolünü kaybetti. Masaya yumruğunu vurdu, dudaklarından tek bir cümle döküldü:
— “Onu bana getirin. Şehir yanacaksa, onun için yanacak.”
O gece, Damian Kael Veythorne’nin karanlık imparatorluğu Aria’nın kaderiyle birleşti. Artık sadece bir mafya lideri değil, aynı zamanda uğruna her şeyi yakabileceği bir aşka sahipti. Ama bu aşk, aynı zamanda savaşların ve kanlı hesaplaşmaların başlangıcı olacaktı.
3 days ago (edited) | [YT] | 0
View 2 replies
уагмцр🇷🇺
Aria isabella stormraven.(yağmur)
Aria Everlyn Rosevale, ilk bakışta sıradan bir genç kız gibi görünüyordu. Uzun kahverengi saçları siyah kurdelelerle süslüydü, kırmızı gözleri ise ona bakan herkese tedirginlik veriyordu. Çoğu kişi, bu bakışlarda soğukluk gördüğünü sanırdı; ama aslında gözlerinin ardında gizlenen şey derin bir acı ve saklı bir güçtü. Aria hiçbir zaman sıradan biri olmamıştı, bunu en çok da kendisi biliyordu.
Çocukluğunda yaşadığı trajedi, onun kaderini bambaşka bir yola sürüklemişti. Henüz küçük bir çocukken ailesini gizemli bir olayda kaybetmiş, o günden sonra yalnızlık onun en sadık yoldaşı olmuştu. Bir yetimhanede büyümüş, ama diğer çocuklardan hep uzak durmuştu. Çünkü onun gözleri, başkalarının göremediği şeyleri görüyordu. İnsanların içindeki saklı duyguları, kırık kalplerini, gizledikleri karanlık yönlerini… Aria’nın bakışları, onların en derin sırlarını açığa çıkarıyordu. Bu yüzden de kimse ona yaklaşmak istememişti.
Gözünün üstündeki siyah bant, sıradan bir aksesuar değildi. Çoğu kişi bunu bir süs ya da zayıflığını gizlemek için taktığını düşünse de gerçek çok daha karanlıktı. Çünkü bantı çıkardığında gözlerinde uyuyan güç uyanıyor, Aria’nın kontrol edemediği enerjiler ortaya çıkıyordu. O gücün kaynağını kendisi bile bilmiyordu; ama hissettiği şey, bunun hem büyük bir lütuf hem de korkunç bir lanet olduğuydu. Bu yüzden gözünü kapatmayı seçmişti. Kendini değil, çevresindekileri korumak için.
Aria’nın kişiliği de tıpkı görünüşü gibi çelişkilerle doluydu. Sessizdi, içine kapanıktı, insanlardan uzak durmayı tercih ediyordu. Ama bu uzaklık, kalbinin duvarlarını güçlendiren bir savunma mekanizmasından ibaretti. Çünkü derinlerde, herkes gibi sevilmek ve anlaşılmak istiyordu. Ona samimiyetle yaklaşacak birine sonsuz sadakat gösterecek kadar derin bir ruha sahipti. Yalnızlığı seviyormuş gibi görünse de, geceleri ay ışığının altında yürürken içinden gizlice “beni anlayan biri var mı?” diye soruyordu.
Onun en güçlü yanı, aynı zamanda en zayıf yanıydı: gözleri. Ay ışığında kırmızı bakışları daha da parlar, içindeki enerji büyürdü. O anlarda, eğer kontrolünü kaybederse çevresindekiler için tehlikeli olabilirdi. Ama o bu gücü lanet olarak görse de, kaderi onu bundan kaçamayacağı bir noktaya sürüklüyordu.
Aria, kendisini yalnızlığa mahkûm eden geçmişinden kaçmak yerine, bir gün o sırların peşine düşmeye karar verdi. Ailesinin ölümündeki gizemi çözmek, gözlerindeki gücün kaynağını öğrenmek ve en önemlisi, kendisini gerçekten kabul edecek insanları bulmak için kendi yolculuğuna çıkacaktı.
Onu tanımayanlar sadece soğuk bakışlar ve siyah giysiler görebilirdi. Ama gerçekte Aria, içine kapanık maskesinin ardında kırılgan, güçlü, aynı zamanda gizemli bir kalp taşıyordu. Sessizliği, içindeki fırtınaları susturamıyordu. Ve belki de kader, bir gün onu o fırtınaları paylaşacak insanlarla karşılaştıracaktı.
3 days ago | [YT] | 0
View 0 replies
уагмцр🇷🇺
Eh. Açık konuşmak gerekirse.. bu aralar fazla rahatsız ve yorgun hissediyorum,Okula bile gitmek istemiyorum çok yoğun oluyorum bugün dişimi çektirdim. Onu yap bunu yap derken herşey üst üste iyi okuyacağım diye kendime zarar verdim amk. Ayrıca şu aralar birşey fark ettim,Fark ettiğim şu ki.. @Coffeehanim17 bu kanalın karakteri heryerde gözüme gözüküyor, Gerçekten inanamıyorum. Bir kanalın karakterin çalacak kadar mı düştünüz? Kız mecburen göz rengin değiştirmek zorunda kalmış. Kendisi muhtemelen böyle bir şikayette bulunmamış ancak ben bunun hakkında konuşmak istiyorum, Herkes bunun hakkında bir bir şikayetleniyor ancak siz hala devam ediyorsunuz,allahı aşkına kendi karakterinizi yapmak bu kadar mı zor geliyor? Sabır veriyoruz veriyoruz ama sabır etmeninde bir sınırı vardır. Hiçkimsenin haddine değil birisinin karakterin çalmak. Hey,bir düşünsenize? Kendi karakterinizi yapıyorsunuz ve çok emek veriyorsunuz ve birden karakterinizin çalındığını görüyorsunuz. Yani bir başkasının karakterin çalmak(kudurmak) çok seviyorsunuz tabi birisinin mükemmel karakteri olunca çalınıyor ama herkes şikayet ediyor,Emek hırsızı olan birisi olmak mı istersiniz yoksa kendi karakterini yapan birimi? Bırakın şu saçmalığı bu haraketler ne?Bir karakteri çalmak sadece çizgileri, renkleri veya bir avatari kopyalamak değildir; o, o karaktere harcanmış uykusuz gecelerin, defalarca yapılan denemelerin, yarım kalmış fikir sayfalarının, hataların, düzeltmelerin, kendini tekrar tekrar zorlamanın somutlaşmış halidir. Birinin göz rengini, saçını, kıyafetini alıp “benim” diye sunmak, aslında o kişinin emeğini, zamanını ve duygusunu yok saymaktır. Ve evet—bu hırsızlıktır. Küçücük bir “ben de benzettim” bahanesi arkasına sığınmak, vicdanın renklerini karartır. İnsanların empatisi sınırlıdır; bir noktaya kadar “tamam, herkes ilham alır” denir. Ama sınır aşıldığında, topyekûn rahatsızlık başlar. İnsanların sürekli şikayet etmesi boşuna değil; her şikayet biriken birikimlerin, kırgınlıkların dışa vurumu. Böyle bir ortamda ısrarla aynı hatayı tekrarlayan kişi ya bilerek yapıyordur ya da sorunu görmezden gelmeyi tercih ediyordur — ikisi de kabul edilemez. Ve evet, sabrın bir sınırı vardır; herkesin tahammül eşiği tükenir. Bu sadece kişisel bir durum değil, topluluk değerlerine ve emeğe saygının testi. “Kolay yol”u seçenler için şunu söyleyeyim: Başkasının işini çalmaktan alınan kısa vadeli kazanç, uzun vadede seni sadece itibarsızlaştırır. İnsanlar görür, konuşur, unutur gibi yapar ama hafıza uzun süreli olur. “Emek hırsızı” etiketi kolay silinmez. Kendi yolunu çizmeyen kişi bir süre sonra yaratıcı enerjisini de kaybeder; çünkü sürekli başkasının gölgesinde yaşamaya alışır. Oysa özgünlük başta zor gelir; hatalar, çirkin anlar, garip kararlar olur — ama hepsi senin. Hepsi gelişimin parçasıdır. Ve burada sadece eleştiri yok; çözüm de var. Bir kanal ya da içerik üreticisi olarak huzuru sağlamak istiyorsan: 1) Kendi karakterini geliştir; küçük de olsa farklı bir unsur ekle — hikaye, çizgi işareti, benzersiz bir aksesuar. 2) İlham aldıysan alıntı yap; “ilhamla yapıldı” demek bile bazı şeyleri hafifletir. 3) Eğer gerçekten benzetme değil hırsızlık varsa topluluk moderatörlerine veya platforma bildirim yap — hak savunması da yapılmalı. 4) Topluluk içinde şeffaf ol; emeğe saygı gösterenler her zaman daha güçlü bağ kurar. Bunu yazarken şunu da unutmayalım: öfke doğal, ama onu yapıcı kılmak daha güçlendirici. Sadece bağırmak yerine somut adımlar atmak, davranışı değiştirmek daha etkili. Mesela topluluk kuralları talep etmek, “referans gösterme” uygulaması istemek, ya da benzer durumları belgeleyip açıkça söylemek. Bu, yalnızca birinin karakterini savunmak değil; gelecekte aynı hatayı yapacak olana da ders vermektir.Bir karakterin çalınması, dışarıdan bakan için basit bir kopya gibi görünebilir. Ama işin özüne indiğinde, bunun çok daha derin bir anlamı vardır. Çünkü bir karakter, hayal gücünün, sabrın, yaratıcı enerjinin ve kişisel emeğin somutlaşmış hâlidir. Saatlerce oturup göz rengiyle uğraşmak, kıyafeti tekrar tekrar çizmek, defterlere onlarca taslak atmak, uykusuz kalıp ince detaylarla uğraşmak sadece “bir çizim” değildir. Bu, bir parçanı dışarıya sunmaktır. Senin ruhunun bir yansımasıdır. Ve bir başkasının çıkıp bu emeği sahiplenmesi, aslında seni görünmez kılmaya çalışmaktır. İşte bu yüzden, karakter çalmak sadece estetik bir hırsızlık değil, aynı zamanda saygısızlığın en çıplak hâlidir. İnsanlar çoğu zaman “ilham almak” ile “çalmak” arasındaki farkı görmezden gelir. İlham almak doğaldır, hatta güzeldir. Ama birebir kopyalamak, sonra da “benim” diye sunmak — bu bencilliktir. Küçücük bir “ben de benzettim” bahanesinin arkasına saklanmak, vicdanın en basit testini bile kaybetmektir. Çünkü herkes bilir ki, gerçek üretim risk almayı gerektirir; hatalı olur, bazen güzel çıkmaz ama en azından senindir. Çalıntı bir karakterin ardına sığınmak ise sadece korkaklıktır. Unutmayın, insanların sabrı sınırsız değildir. Bir noktaya kadar “tamam, herkes birbirinden esinlenir” denir, ama bu masumiyetin ötesine geçildiğinde toplu rahatsızlık başlar. İnsanların sürekli şikâyet etmesi, boşuna değildir. O şikâyetler; kırgınlıkların, hayal kırıklıklarının, adalet arayışının sesidir. Ve sen hâlâ aynı yanlışı yapmaya devam edersen, bu artık bir tesadüf değil, bilinçli bir tercih olur. Bilinçli yapılan bir saygısızlık ise hiçbir şekilde kabul edilemez. Kısa vadede belki fark edilmeyeceğini düşünürsün, belki “ne olacak canım” dersin. Ama uzun vadede her şey kayda geçer. İnsanlar konuşur, unutmuş gibi yapar ama hafızalarında yer edinir. Sana yapışacak “emek hırsızı” etiketi kolay kolay silinmez. Bu sadece senin değil, senin yaptıklarının gölgesinde duran herkesin itibarını zedeler. Bir kez o gölgeye girersen, kendi ışığını bulmakta zorlanırsın. Çünkü sürekli başkasının üzerine kurduğun bir varlık, eninde sonunda kendi ağırlığı altında çöker. Özgün olmak kolay değildir, bunu hepimiz biliyoruz. İlk çizgiler çarpık çıkar, ilk renkler oturmaz, bazen karakterin “basit” ya da “eksik” görünür. Ama işte o eksiklik, senin özgünlüğündür. O süreç, seni sen yapar. Her yanlış çizgi, her düzeltme, seni bir sonraki adımda daha iyi yapar. Ama çalıntı karakterle ilerlemek, seni hiçbir zaman geliştirmez; sadece başkalarının emeğini küçültür ve senin boşluğunu büyütür. Ve evet, burada sadece eleştiri yapmak için değil, çözüm için de konuşuyorum. Bu topluluğun düzeni için yapılabilecekler var, Kendi karakterini geliştir. Ufak da olsa bir farklılık kat, senin imzan olsun. İlham aldıysan belirt. “Şu kişiden esinlenildi” demek, hem emeğe saygıdır hem de seni daha dürüst gösterir. Hırsızlık fark edilirse bildir. Topluluk moderatörleri ve platform bunun için vardır. Sessiz kalmak, haksızlığa ortak olmaktır. Şeffaf ol. İnsanlara açıklama yapmak, hatanı kabul etmek, büyüklüktür. Unutma, öfke de bir enerjidir. Sadece bağırmakla kalırsak, bir yere varamayız. Ama öfkeyi yapıcı bir güce çevirirsek, topluluk kuralları oluşturabiliriz, referans gösterme zorunluluğu talep edebiliriz, çalıntı işleri belgelerle ortaya koyabiliriz. Bu sadece bir kişiyi uyarmak değil, gelecekte aynı hatayı yapacak olanlara da ders vermektir. Ve son söz, Emeğe saygı, insanın kendine saygısıyla başlar. Eğer kendi emeğini değerli görüyorsan, başkasının emeğine de değer verirsin. Ama sen, başkasının yaptığını çalıp kendi diye sunarsan, aslında kendi değerini sıfıra indiriyorsun. Hiçbir parlak görsel, hiçbir süslü cümle, bu gerçeği değiştiremez.
4 days ago (edited) | [YT] | 1
View 14 replies
уагмцр🇷🇺
OYS ASİK OLDUMUMUNYMUMUMUMUMUM ARTİK RUS BAGİMLİSİYİM
5 days ago | [YT] | 1
View 6 replies
уагмцр🇷🇺
Deger verdiklerime-> 💙
Sevdiklerime->❤️
Sadece 1 kisiye->🖤
1 week ago | [YT] | 1
View 10 replies
уагмцр🇷🇺
(Kufur icerir.)
Gerçekten yeter artik cidden yeter bunaldim daraldim YETO
Abi🙏 2024'un Agustosunun bilmem kacinda kanal actim. Ve o zamandan bu zamana kadar topluluklarima baktim, ve topluluklarimin yarisinin kavga oldugunu fark ettim. Sizin isiniz gucunuz kavga sanirim hm? Ben cidden utanıyorum. Sizin yerinize utaniyorum biliyor musunuz? En buyuk hayalim,Normal bir gacha kanali olmakti. Ama basaramadik/basaramiyoruz,Pes etmedim devam ettim ama sinirin kirmizi cizgisini gecmis durumda. Benim tek istegim,Sadece kavgasiz kanal olmak istedim ama siz bunu bana yapmaya muhtac ettiniz bikmadiniz hala devam ediyorsunuz. Keske hic bu kanali acmasaydim hic telefon diye bir sey ogrenmeseydim hic hayat görmeseydim diye kac defa dusundum. Ama benimle kavga edenlerin herkesin sadece kucuk bir bøk olduklarin hatirladim ve s@kime bile takmadim. Artik umrumda olmayacak gidin ne kadar sovuyorsaniz sovun umrumda degil ayrica bana ettiginiz hakaretlerin hepsinin bir bir size donecegini hatirlatayim. Yt kitlesi max 11 yas ve 11 yas ustu 11 yas alti olanların hepsi cocuk kucuk boklar hepsi simdi allah bilir 18 yaslarin izledigi seyleri izliyordur.(Konu ne ara bueaya geldi mk) Bildiğiniz gibi 11 yas alti çocukların YouTube'da büyüklerin izlediği şeyleri izliyor gercekten uzuluyorum..
1 week ago | [YT] | 3
View 8 replies
уагмцр🇷🇺
@mordecaai1 3b kutlu olsun abla nice 4b olmalara💝😭🫂😋💙👅
1 week ago | [YT] | 3
View 2 replies
уагмцр🇷🇺
Salam,Bu aralar girmeye insta grup axtariram. Belke men ozum qursam daha yaxsi olar dedim. Girmey isteyenler mene yazabiler en azi 28-30 kisi olabilerik. İnsta:yamuuurg
Selam,Bu aralar girmeye insta grupu ariyorum.
Belki ben kendim kursam daha iyi olur dedim. Girmek isteyenler bana yazabilir en az 28-30 kisi olabiliriz. İnsta: yamuuurg
1 week ago | [YT] | 0
View 0 replies
уагмцр🇷🇺
Selam gençlik, Su konuya bir aciklama getirmek istiyorum ilk degil ama bu defa son.
Attigim bir tp'nin altina alakasiz seyler yazmaniz ne ise yariyor mesela?Mesela bundan önceki tp'de video atiyorum demistim vb. vb. Seyler gelmis biri bana "son vid begenir misin?" Ya bakin, defalarca söyledim gt son vid son tp vb. Seylere gelmiyorum ben soylemekten biktim siz bikmadiniz simdiden haberdar ediyorum sonra birşeyden haberim yok demeyin🙏Gt yapmiyorum son vid gel son tp gel falan demeyin hic birine gelmiyorum ayrica kanalimda bana kufur eden birisi olursa yorumu once bildirecegim sonra kaldiracagim attiginiz yorumlara dikkat edin birisinin attigi tp sizin ona hakaret etmeniz için atilmadi alakali seyler yazilmasi icin atildi halen yazmaya devam ederseniz sorumluluk bizde degildir yine soyluyorum soyeldiginiz kelimelere hakaretlere dikkat edin sonra size dava acilsa suç yine size kalir.
1 week ago | [YT] | 0
View 0 replies
Load more